17 Şubat 2011 Perşembe

YENİ CEZA MUHAKAMESİ KANUNUNDA KOLLUK SAVCI İLİŞKİSİ


YENİ CEZA MUHAKAMESİ KANUNUNDA
 KOLLUK SAVCI İLİŞKİSİ

                                                                 Doç Dr. M. Bedri ERYILMAZ     

Yeni CMK’da, dikkati çeken en önemli değişikliklerden birisi de, Cumhuriyet Savcısının daha çok soruşturma içine çekilerek, aktif hale getirilmek istenmesidir.  Bu düşünce doğrudur.  Çünkü, Türk CMUK uygulamasında, 1412 sayılı CMUK’un yürürlüğe giriş tarihinden beri, gerçekleştirilmek istenen kolluk C. Savcısı işbirliği gerçekleşmemiştir. Uygulamada, C: Savcıları, bazı istisnai durumlar hariç, suç soruşturmasını tamamen kolluğa bırakmışlardır.  Bunun iki sebebi vardır. Birincisi, C: Savcıların sayısının azlığından kaynaklanan iş yoğunluğu iken, ikincisi, C. Savcılarının, kolluğun temsil ettiği olumsuz değer yargıları ile özdeşleştirilmemek için kolluk ile arasına mesafe koymak istemesidir. C: Savcısı denetiminden yoksun daha rahat çalışan kolluk ise, uzun süre, bu ayrılıktan dolayı mutlu olmuş ve bu süreçte, bazı hukuka aykırılıklar da içeren, kendine özgün bir suç soruşturma kültürü oluşturmuştur.
C: Savcısının aktif hale getirilmek istenmesi düşüncesi, temelde doğru bir düşünce olmakla birlikte, bunun, CMK’da yapılmak istendiği gibi, kolluğu pasif hale getirilerek başarılmak istenmesi yanlıştır. CMK’da açıkça yer almayan fakat kanun hazırlayanların bilinçaltında yer aldığı hissedilen düşünce şudur; kolluk her yetkisini kullanmak için C: Savcına ulaşmak, hatta yazılı emir almak zorunda kalırsa, hukukun içinde kalacak, insan hakları ihlalleri minimuma inecektir.
Gerçekten, kanun koyucunun gerçek amacı, kolluğu pasifleştirmek olmayıp, savcıyı aktif hale getirmek olsaydı, yapması gereken, “C. Savcısı suç soruşturmasını bizzat yürütür” şeklinde bir hükmü CMK’ya enjekte etmek olmalıydı.  Bu durumda da, kolluk C. Savcısının bilgisi dışında harekete etmeyecek, suç soruşturmasının hukuka uygunluğunu C: Savcısı bizzat yerinde denetleyecekti. Bu kısa yolu tercih etmeyip, her yetkide kolluğu devre dışı bırakarak, C.Savcısına ulaşılması gibi uzun yolu tercih eden kanun koyucunun, gerçekten suçla daha etkili mücadele etmek ve daha demokratik bir Türkiye oluşturmak düşüncesi ile hareket etmek istediğine inanmak zordur. 
Hatırlanacağı üzere, şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması, bilirkişiye müracaat, moleküler genetik inceleme, keşif, otopsi, postada elkoyma, iletişimin dinlenmesi, tespiti ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme, daha önce olduğu gibi şimdi de, C.Savcısı ve Hakim onayı ile kullanılan yetkilerdir.
Yeni CMK, daha önce doğrudan kolluk memurlarının takdirine bırakılan, tanık dinleme yetkisini C. Savcısı veya Hakime (m.43/5), arama sonucu ulaşılan belge ve kağıtları inceleme yetkisini C.Savcısı veya Hakime (m.122), yakalanan kişinin ikinci ifadesinin alınması C.Savcına bırakırken (CMK m.148/5), şüpheliden fotoğraf, beden ölçüleri, parmak ve avuç izi alma, ses ve görüntü kaydı alınmasını C.Savcısının (m.82), yer gösterme işlemini C. Savcısının (m.85), gözaltı yetkisini C. Savcısının(m.91), konutta ve kamuya açık olmayan alanlarda arama yetkisini C. Savcısının veya Hakimin, kamuya açık yerlerde ise C. Savcısına ulaşılamaması halinde kolluk amirinin (m.119), elkoyma yetkisini, Hakimin C.Savcısının, C. Savcısına ulaşılamaması halinde kolluk amirinin (m.127), şüphelinin bilgisayarlarında arama ve bilgisayarlara elkoyma yetkisini C. Savcısının, kamuya açık olmayan yerlerde olay yeri incelemesi yapılması yetkisi C.Savcısının, C. Savcısına ulaşılamadığında ise kolluk amirinin iznine bağlamıştır.  
Bununla beraber, her nasılsa, ölünün kimliğini belirleme (m.86), yakalama (m.90), yakalanan kişinin ilk ifadesinin alınması yetkileri (m.147) kollukta kalmıştır.
Ayrıca, üst sınırı en az 5 yıl hapis cezasını gerektiren suçlarda mecburi müdafilik sistemine geçildiği, müdafiin ifade alma sırasında hazır bulunmasının soruşturmayı geciktirmeme şartına bağlı iken bu şartın kaldırılarak, şüphelinin talebi halinde müdafi gelmeden ifade almaya başlanamayacağı ve uygulamadaki müdafiye ulaşma zorluğundan kaynaklanan bekleme süreleri düşünüldüğünde, kolluğun ifade alma yetkisinin de önemli ölçüde sınırlandığı düşünülebilir.
3000 civarındaki savcı sayısının yetersiz olduğu ve hala Türkiye’nin coğrafi olarak % 91’inde Jandarmanın kolluk görevi yaptığı da göz önüne alındığında, her suç soruşturmasında, hemen hemen her yetkinin kullanımı için bizzat C. Savcısına ulaşılmak zorunda kalınması, suçla mücadelede otorite boşluğu oluşturacaktır.  Zira, yeni CMK, bir olaya ilk müdahale eden en yakın devriye ekiplerindeki kolluk memurlarının ve istisnai olarak olay yerinde bulunabilecek kolluk amirlerinin suç soruşturması ile ilgili yapacakları her bir işlem için C. Savcısının olay yerinde olmasını veya kendisine her an ulaşılabilir olmayı mecbur kılmaktadır. 
Kanun koyucu, suçla mücadeledeki bu zaafı ortadan kaldırmak için, ilk yeni reform dalgasında, kolluğu daha güçlü bir şekilde tekrar suç soruşturmasının başına koyacaktır.  Zira, hak ve özgürlüklerin öneminin yeni kavrandığı dönemlerde bunu daha önce deneyen, İngiltere, Almanya, ABD, Hollanda gibi ülkeler bu dönüşümü yaşamışlardır.  Dolayısıyla, bu ülkelerdeki kolluk, bugün içinde bulunduğu güçlü konumu, kanun koyucularının, ’60 lı ve ’80 li yıllarda yaptığı hataya borçludur. Önemli olan doğru sonuca aynı hatayı yapmadan ulaşmaktır. 
Kanun koyucunun, kolluğun, suç soruşturmasında, C: Savcısının bilgisi dahilinde, birlikte hareket etmesi gerektiği düşüncesi taşıdığını ortaya koyan diğer bir gösterge, 1412 sayılı CMUK’daki m.156’nın kaldırılması ve bunun yerini dolduracak bir maddenin 5271 sayılı CMK’ya konulmamasıdır.
Zira, CMUK m.156, bir suçu öğrenen kolluk görevlilerinin görevini düzenlemekteydi.  Bu maddeye göre, bir suç haberini öğrenen kolluk, suçu araştırmak ve soruşturmak aydınlatmak için lazım gelen acele tedbirleri alacak ve tanzim ettiği belgeleri ve dosyayı hemen C: Savcılığına iletecekti.  Yeni CMK, kolluğun bir suça kendiliğinden el koymasını ve akabinde soruşturmasını istemediğinden dolayı bu maddeyi çıkartmıştır.
Yeni CMK’ya göre, bir suça ancak C: Savcısı muttali olabilir.  Kolluk, bir şekilde suç haberini alsa bile, hiçbir işlem yapmayarak C: Savcısını bilgilendirecek ve bu şekilde bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenen C: Savcısı da, CMK m.160 gereği, suçu öğrenir öğrenmez, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacaktır.
Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına alacaktır. Bu süreçte, şüphelinin haklarını koruma yükümlülüğünün C: Savcısına ait olduğu yeni CMK ile açıkça belirtilmiştir. (CMK m.160) 
Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya suç soruşturmasını kendisi yürütebileceği gibi emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile de her türlü araştırmayı yapabilir. (CMK m.161/1) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. (CMK m.161/2)
Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir.  Sözlü emir en kısa sürede yazılı olarak  da bildirilir.  (CMK m.161/3) Emrin bildirilecek olması, bu emrin, C: Savcılığınca, herhangi bir talebe bağlı olmaksızın, kolluğa, gönderileceği anlamı taşır.
Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları yargılama usulü uygulanır. (CMK m.161/5)
Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir. (CMK m. 162)
Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir.  Kolluk âmir ve memurları, sulh ceza hâkimi tarafından emredilen tedbirleri alır ve araştırmaları yerine getirirler. (CMK m. 163)
Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve  2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder. Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir. Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir. (CMK m. 164)
Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer kolluk birimleri de adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu durumda, kolluk görevlileri hakkında, adlî görevleri dolayısıyla bu Kanun hükümleri uygulanır. (CMK m. 165)
Cumhuriyet Başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülkî idare amirlerine gönderir. (CMK m. 166)
Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan adlî kolluk görevlisi, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder. (CMK m. 168)
Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir.Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adlî kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir. Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir.Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir. İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir. İmzadan kaçınma hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir. (CMK m. 169)
CMK m.250 dışında sayılan suçları bizzat soruştrurup soruşturmama konusunda takdir yetkisine sahip olan C: Savcısı, CMK m.250’de sayılan suçların soruşturmasını bizzat yapmalıdır.  Bunun anlamı, en azından C. Savcısı, suç soruşturmasının başında bulunmalıdır.
CMK m.251’e göre,Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır.
Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci madde kapsamındaki suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
CMK m. 250 nci madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.
Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında işlenmiş ise Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın yapılmasını isteyebilir.







 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder