9 Kasım 2010 Salı

JANDARMA: KIRLARDAN ŞEHİRLERE... (I) (5 Mart 2006 Bugün Gazetesi)


Gülay GÖKTÜRK
Kolay ve ucuz siyaset budur işte. Koca bir partinin, bir iktidar partisinin Türkiye'nin yaşadığı en büyük dönüşüm hamlelerinden birini yönetmeye çalıştığı, dış politikada çok önemli gelişmelerin yaşandığı koşullarda; tartışmak, eleştirmek gereken çok sayıda temel politika dururken, kalkar kafayı bir bakanın oğlunun- kızının ticari faaliyetlerine takar, oralardan bulup çıkaracağınız bir açıkla hükümeti yıpratmaya çalışırsınız.
Bu çoğu zaman tutar da... Çünkü genel olarak halkımız da siyasi mücadele deyince en çok bu tip kavgaları anlar. Politikacıları değerlendirirken en çok "kendi cebini doldurup doldurmadığına" bakar. Bunca yıldır, boğazından tek kuruş haram para geçmemiş nice politikacının, yanlış politik kararlarıyla ülkeye milyarlarca dolar kaybettirdiğini, ekonomiyi batmanın eşiğine getirdiğini hâlâ anlayamamıştır.
Hayır, temiz siyaseti önemsemeyelim, böyle meseleleri es geçelim demiyorum. Ama keşke, mesela Unakıtan'ın kabuksuz yumurtalarının KDV'sine gösterdiğimiz ilginin hiç değilse onda birini son zamanlarda yine ortaya çıkan jandarmanın yetkilerini genişletme girişimine gösterebilseydik diyorum. Olay gündeme geldiğinden bu yana, sadece birkaç gazetenin, birkaç yazarın ilgisini çekebildi ne yazık ki. Onların ısrarlı uyarılarına rağmen, kamuoyumuzun kılı kıpırdamadı. Oysa, konu doğrudan rejimin niteliğine ilişkin..Ve Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde attığımız sivilleşme yönündeki adımlardan ciddi bir geri dönüş tehlikesini barındırıyor.
Konu, bundan on gün kadar önce, jandarmanın talebi üzerine Ankara, Konya, İzmir başta olmak üzere yaklaşık 40 ilde, kent merkezlerinde polise ait olan operasyon, arama, kontrol ve baskın yetkisinin jandarmaya da verildiği haberi üzerine gündeme geldi. Bu valilerden bir kısmı yetkinin sadece tek bir olay için verildiğini açıklarken, Konya Valisi jandarmanın talebi üzerine verilen yetkinin bir yıllık olduğunu söyledi. Haberi izleyen günlerde İl Jandarma Komutanlığı'nın, alınan yetkinin yasal dayanağı konusunda yaptığı açıklama da doğrusu pek anlaşılamadı. Birtakım yasa maddelerine ve ek maddelerine atıf yapılıyor ancak bu maddelerin içeriklerine bakıldığında nasıl olup da jandarmanın polisin yetki alanına girmesine imkân tanıdığı bir türlü anlaşılamıyordu. Gerçi bu haberin ardından birçok valiliğin jandarmaya verilen yetkiyi iptal ettiğine dair açıklamaları okuduk ama bu açıklamaların içimizi pek de rahat ettirdiği söylenemez.

Zaten birkaç gün geçmeden, Jandarma Genel Komutanlığı'nın TBMM Şemdinli Komisyonu'na gönderdiği rapordaki garip açıklamayı okuduk. Rapor jandarmanın, polisin yetkisinde olan yerler dahil, Türkiye'nin her yerinde istihbarat toplama faaliyeti yürütme hakkına sahip olduğunu iddia ediyor. Bu hakkını da, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nun Ek 5. maddesine ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun Ek 7. maddesinin birinci fıkrasına dayandırıyor. Ancak aynı raporda, hemen iki satır aşağıda, şöyle bir cümle yer alıyor: Her ne kadar, 2559 sayılı kanunun 7. maddesi kapsamında "Polis" ifadesi geçmekte ise de, bu yetkinin sadece "Emniyet Teşkilatı"na verildiği anlamına gelmemektedir!

Görüldüğü gibi konu iyice ek maddeler, tüzükler, protokoller arasında bir köşe kapmacaya, bir yorum savaşına dönüşmüş durumda.

Üstelik mesele burada da kalmıyor. Bu arada, Jandarma Genel Komutanlığı'nın, jandarmanın mali suçlarda denetim için yetki istediğini öğreniyoruz.

Devam edeceğiz...