9 Ocak 2011 Pazar

YENİ CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN SAVCI MODELİ VE BU MODELİN DİĞER AVRUPA KONSEYİ ÜYESİ ÜLKELERLE KARŞILAŞTIRMASI


YENİ CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN SAVCI MODELİ VE BU MODELİN DİĞER AVRUPA KONSEYİ ÜYESİ ÜLKELERLE KARŞILAŞTIRMASI

                                                                                                         
                                                                                              Doç Dr. M. Bedri ERYILMAZ*


1. Giriş

Bilindiği üzere, kolluk ve Cumhuriyet Savcısı ceza adalet sisteminin işlemesinde önemli rol oynayan iki önemli aktördür. Ceza adalet sisteminin iyi işlemesi kolluk ve C. Savcısının suç soruşturmasını iyi yapmasına ve delilleri eksiksiz ve hukuka uygun olarak toplamasına bağlıdır. C. Savcısı suç soruşturmasını adli kolluk görevlileri, adli kolluk sorumlusu ve en üst dereceli adli kolluk amiri ile birlikte yürütecektir.[1]

Pekala, bu süreçte, yeni CMK’nın C. Savcına biçtiği rol nedir?  En son PVSK değişikliklerinin CMK’nın C. Savcısına biçtiği bu yeni rol üzerinde nasıl bir etki doğurmuştur? Bu tebliğin amacı, yeni CMK ve PVSK değişikliklerinin C. Savcısını nasıl bir konuma yerleştirdiğini ortaya koymaktır.  Bunun yanında, diğer Avrupa Konseyi üyesi ülkelerdeki C. Savcısının konumu incelenerek, Türk kanun koyucunun C. Savcısına bakış açısı ile karşılaştırma yapma imkanı tanınacaktır.


2. Türk Hukukunda Cumhuriyet Savcısının Konumu

a)      Yeni CMK’ya göre C. Savcısının Konumu

Bir suçun işlendiği bilgisinin valilik, kaymakamlık, mahkeme gibi değişik birimlere iletilmesi mümkün ise de, kural olarak, kolluk suçu öğrenen ilk birimdir. (CMK m.158) Yeni CMK, suç haberini alan kolluğun, suç soruşturmasını başlatabilmesini C. Savcısının bilgilendirilmesine ve onayına bağlamıştır.

C. savcısının suç soruşturmasının başlatılmasını uygun görmesi üzerine, kolluğun, C. Savcısından kural olarak yazılı, istisnaen (daha sonra yazılı dönüştürülmesi gereken) sözlü olarak alacağı emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerini yönlendirmesi gerekir.  Kolluk, sadece usule ilişkin işlemleri yapma noktasında değil, kişi hak ve özgürlüklerini ilgilendiren esasa ilişkin konularda da C. Savcısından emir almak zorundadır. Dolayısıyla, bir suçun ne kadar derinlemesine araştırılacağına karar veren C. Savcısıdır.

Bununla beraber, uygulamada, suç sayısının devamlı arttığı ve bütün suçları aynı anda araştırması ve soruşturması mümkün olmadığını dikkate alan kolluk, özellikle büyük şehirlerde, suçlar arasında ayrım yapmakta ve enerjisini ve imkanlarını öncelikle önemli suçlara ayırmakta ve her suçu C. Savcısına bildirmemektedir. Bu aynı zamanda, C. Savcısının önüne hangi suçların taşınması gerektiğine ve dolayısıyla C. Savcının işinin niteliğine karar vermek de demektir.  Bu durum, kuşkusuz, önemsiz görülen suçlar hakkında herhangi bir işlem yapılmayacağı anlamına gelmeyecektir. Bu suçlar da, soruşturulmasının başlatılması ve sonlandırılması için sırasını bekleyecektir.

C. Savcısı da kendisine sunulan olaylardan hangisi hakkında soruşturulan suçun işlendiği hususunda yeterli delil olup olmadığını araştıracak, yeterli şüphe olması halinde bir iddianame düzenleyerek dava açacaktır. (CMK m.170)  Suçun işlendiğinin yeterli delille ortaya konması halinde C. Savcısının dava açmaktan başka alternatifi yoktur.

Yine, işlendiği iddia edilen suçun uzlaşmaya tabi olması halinde, tarafların uzlaşması ve şüphelinin edimini yerine getirmesi halinde C. Savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermek zorundadır.  (CMK m.253)

Öbür taraftan, işlenen suç hakkında TCK’un etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması veya şahsi cezasızlık halinin bulunması halinde  C. Savcısı dava açmayabileceği gibi, CMK m.171’deki şartların varlığı halinde davanın açılmasının ertelenmesine karar verebilir. (CMK m.171/(1), (2))

C. Savcısı soruşturmanın nasıl sonlandırılacağı konusunda karar vermenin yanında, kolluğun suç soruşturmasını kanun ve yönetmeliklere uygun yürütmesinin ve kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasının da garantörüdür. (CMK m.160/2)
 
Suç haberini alan kolluğun suç soruşturmasını başlatabilmesi için önce C. Savcına bilgi vermek ve onayını almak mecburiyeti getirdiği sonucu, eski CMK döneminde suç haberini alan kolluğun doğrudan suç soruşturması işlemini başlatması yetkisi veren m.156 yeni CMK’ya alınmamasından çıkarılmaktadır.  Suça karşı zabıtanın vazifesi” başlığını taşıyan söz konusu maddenin birinci fıkrasına göre;
 
Zabıta makam ve memurları suçluları aramakla ve işin tenviri için lazım gelen acele tedbirleri almakla mükelleftir. Bu makam ve memurlar tanzim ettikleri evrakı hemen C. Savcılığına gönderirler.
 
Ayrıca, soruşturma işlemlerinin düzenlendiği CMK m.160 ve devamı, bir suç işlendiğini öğrenen C. Savcısının ne yapması gerektiği üzerine kurgulanmıştır.  Bu bölümde, kolluğun suç haberini alması sonrası ne yapması gerektiği ile ilgili bir hüküm yer almamaktadır. 
 
Yanlış anlaşılmaya müsait olan, CMK m.161/2 de yer alan kolluk görevlilerinin elkoydulkarı olaylar ve yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrindeki C. Savcısına derhal bildirme mecburiyetini öngören hükmün, 161/1 ile birlikte ele alınması ve yorumlanması gerekir. Çünkü, söz konusu maddenin ikinci fıkrası birinci fıkranın devamıdır ve dikkat edilirse madde başlığı “C. Savcısının görev ve yetkilerini” düzenlemektedir.   Buna göre, suç haberini kolluk C. Savcısını bilgilendirecek, C. Savcısının soruşturmayı başlatmayı uygun görmesi halinde, ne yapması gerektiği konusunda kolluğu yönlendirecek, kolluk da, soruşturulan olayla ilgili gelişmeleri kolluğa bildirecektir.
 
Aynı şekilde, kolluk, suçüstü halinde vatandaşlarca veya kendisi yada şüphe üzerine doğrudan kendisi tarafından yakalama yetkisini kullanarak yakalama yaptığı durumlarda da C. Savcısına hemen bilgi vererek emri doğrultusunda işlem yapacaktır.
 
Esasen, yeni CMK, bir çok hükmü ile, ya gözaltına alma, arama, elkoyma gibi kolluğun yaptığı bir çok işlemin geçerliliğini C. Savcısının onayına bağlamış, ya da, arama sonrası ele geçen belge ve kağıtların incelenmesi, tanık dinleme gibi birçok işlemin de ancak C. Savcısınca yapılabileceğini hükme bağlayarak kolluğu devre dışı bırakmıştır. 

Suç soruşturmasındaki kolluğun rolünün sınırlandırılarak C. Savcısının ön plana çıkarılmasındaki amaç, kolluğa göre, C. Savcısının daha iyi hukuk bilgisine sahip olması ve buna bağlı olarak da, C. Savcısının emrindeki bir kolluğun kişi hak ve özgürlüklerine daha saygılı davranacağı düşüncesidir.

Zira, sayın Öztürk’ün sık sık belirttiği gibi, sorgu hakimliğinin 1985 yılında kaldırılması sonrası, hazırlık soruşturmasında tek hukukçu savcı kalmıştır. Savcının da, delilleri toplama işini kolluğa, değerlendirme işini, mahkemeye bırakarak kendisini havale memuru olarak görmeye başlamıştır. Kolluk ise bu yükü kaldıramamış, yanlış uygulamaları zaman içerisinde devamlı artmış ve sürekli eleştirilen kurum haline gelmiştir. Neticede, yeni CMK, savcı ve kolluğu buluşturarak ve kolluğu C. Savcısının emrine vererek sıkı bir şekilde kontrol altına almayı hedeflemiştir. Öngörüye göre, kararları hukuk bilgisi olan savcı alacak kolluk uygulayacaktır. Kolluk sorumluluktan, insan hakları ihlali suçlamalarından kurtulacaktır. Bu süreçte, kolluğa getirilen külfet, eğer bu bir külfet ise, bir suç soruşturması işlemi yaparken C. Savcısına haber verecek her işlemi bilgisi dahilinde yapacaktır.  Diğer bir ifadeyle, C. Savcısı soruşturma aşamasında daha aktif hale getirilecek, kolluk daha pasif duruma getirilerek, C. Savcının bilgisi dışında bir işlem yapamayacaktır.

Fakat, olay sadece C. Savcısını bilgilendirmeden ibaret değildir. C. Savcısının kolluğun soruşturma boyunca ne yapması gerektiği konusunda nokta emir vermesi de gerekir.  Bu emir, soruşturmanın başında verilen soruşturmanın sonuna kadar ne yapılması gerektiğini kapsayan genel bir emir niteliğinde olabileceği gibi soruşturmada atılan her adım sonrası C. Savcısına ulaşılarak bir sonraki adımın ne olması gerektiğinin öğrenilmesi sonrası da verilebilir. Dolayısıyla, kolluğun bir soruşturma işlemi yapması her halükarda C. Savcısına ulaşmasına bağlıdır. Aslında CMK, bazı hükümleri ile, C. Savcısına ulaşılmasının mümkün olmayacağı durumların olabileceğini kabul ederken, bazı hükümleri ile de, C. Savcısının kolluğun hemen yanında, soruşturmanın başında olduğunu ve soruşturmayı yürüttüğünü varsaymaktadır.

Bununla beraber, CMK, her soruşturma işleminin kendisine sorularak yapılmasını istediği C. Savcısına ulaşılamazsa kolluğun ne yapması gerektiğinin cevabını düzenlememektedir. Oysa, uygulamada, suç soruşturmasının her aşamasında C. Savcısına ulaşmak her zaman mümkün olmamaktadır. Yeni CMK öncesi 2900 civarında olan C. Savcısı geçen üç yıl içerisinde 800’e yakın bir artışla 3500 civarına ulaştırılabilmiştir. O zaman olduğu gibi bugün de C. Savcısı sayısı, özellikle büyük şehirlerde, bu CMK’nın C. Savcısı için öngördüğü yeni konumun idealize edilmesi için yeterli değildir.

Kolluğun, her zaman, gece gündüz, dilediği zaman, C. Savcısına ulaşamaması, öngörülenin tersine, kişilerin kolluğun elinde daha uzun süre tutularak daha da mağdur edilmesi sonucunu doğuracaktır. Ayrıca, C. Savcısına ulaşılamadığı için yapılacak işlemin zamanında yapılamaması suç soruşturmasını zaafa uğratacak bu da kamu düzeninin sağlanması düşüncesine zarar verecektir. 

Ayrıca, C. Savcısının emrindeki kolluk düşüncesi, zaman içerisinde, kollukta,  suç soruşturmasını “C. Savcısının işi” olarak görmeye sebep olacak ve kolluğun suç soruşturmasının dışında kalma isteğine mazeret oluşturacaktır. Suç soruşturması, polisiye roman ve dizilerde verilen mesajın aksine, çok zevkli bir iş değildir. Çoğu zaman, eğitimsiz, cahil, tehlikeli, psikopat ruhlu bazen ise son derece profesyonel, zengin, üst kademelerde görevli kamu görevlisi sıfatı taşıyan kişiler suç işlemekte ve bu kişilerle zor şartlarda uğraşmak kolluğu hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratmaktadır. Bu sebeple olsa gerek, uzun süredir, kolluk, hızla, çalıştığı adli birimlerden idari birimlere doğru geçme eğilimi göstermektedir. Suç soruşturmasında aktif olarak çalışan kolluk, yerini, zaman içerisinde, pasif olarak ne yapması gerektiği söylenen “tembel” bir kolluk yapısına bıraktığı zaman ise, bu süreci, daha sonra, istenilse bile, geri döndürmek mümkün olmayacaktır.

C. Savcısının emrindeki kolluk düşüncesinin diğer bir istenmeyen sonucu olarak, suç soruşturmasının içinde bir C. Savcısı, zaman içerisinde “kolluklaşacak”, kolluk gibi düşünmeye başlayacak, suç soruşturması ile “özdeşleşecek”, suç soruşturmasının başarısını kendi başarısı olarak görecek ve mevcut durumun aksine kolluk üzerindeki denetimi zayıflayacak ve zaman içerisinde yok olacaktır.  Gerçekten, mevcut CMK, başarılı bir suç soruşturması için ”C. Savcına muhtaç kolluk” görüntüsünü değiştirerek, “C. Savcısını kolluğa muhtaç” duruma getirmiştir. 

Bu nedenlerle, “C. Savcısının emrinde kolluk” düşüncesi yerine eskiden olduğu gibi “C. Savcısının denetiminde kolluk” anlayışı daha sağlıklı bir düşünce gözükmektedir. 

Eski CMK döneminde olduğu gibi yeni CMK döneminde de, suç haberini alan C. Savcısı suç soruşturmasının başında bizzat bulunarak doğrudan doğruya kendisi yürütebileceği gibi odasından da kolluğu yöneterek her türlü işlemi yaptırabilir. (CMK m.161/1)  Mevcut C. Savcısı dikkate alındığında ve mevcut CMK’nın C. Savcısının iş yükünü arttırdığı düşünüldüğünde, C. Savcının bizzat hazır bulunarak suç soruşturmasını yönetmesi çok sık karşılaşacağımız  bir uygulama olarak karşımıza çıkmamaktadır ve çıkmayacaktır da.

Bununla beraber CMK m.250’de sayılan suçlarla ilgili bir soruşturmanın C. Savcısınca bizzat yapılması gerekir.(CMK m.251/1) Buradaki, “bizzat” tabirinin, bütün işlemlerin C. Savcısınca yapılması şeklinde değil, ancak C. Savcısının hazır bulunduğu bir ortamda yapılması gerekir şeklinde anlamak gerekir. Zira, suç soruşturması, esas itibari ile teknik bir işlem olup, olay yeri incelemesi, parmak izi alma, arama, elkoyma, silah kullanma gibi yetkilerin C. Savcısınca kullanılması mümkün değildir. C. Savcısının yapabileceği soruşturma işlemleri ifade alma, teşhis gibi işlemler olup bu işlemlerin listesi oldukça sınırlıdır. 

Bu noktada düşünülmesi gereken, C. Savcısının bizzat hazır bulunarak soruşturmayı yönetmediği durumlarda, o
ğildir.anması için yeeterli eC. sda e 3500 civarına ulaşmıştır. edeflemiştir. lerin cesidir. nusunda kolluğu yönlendi  dasında veya evinde oturan bir C. Savcısının, odasından veya evinden, kolluğun yürüttüğü suç soruşturmasında kişilerin hak ve özgürlüklerini nasıl koruyacağı sorusudur. Odasından ve evinden suç soruşturmasını yürüten C. Savcısının kolluğun verdiği bilgilere güvenmekten ve kolluğun her talebine “evet” demekten başka alternatifi yoktur. Bu nedenle, C.Savcısı bu hali ile, kişi hak ve özgürlüklerinin korunması üzerinde gerçek bir garanti olmaktan uzaktır. Mevcut uygulamada görüldüğü gibi, ulaşılan sonuç, C. Savcılarına soruşturmayı kendisi yürütüyor hissi vermenin ötesine geçmeyecektir.


            b) PVSK Değişiklikleri Sonrası C. Savcısının Konumu

Yakın zamanda, adli görev ve yetkileri düzenleyen PVSK ek 6. madde değiştirilerek CMK’da öngörülen C. Savcısı modeli değişikliğe uğratılmıştır.  Yapılan bu değişikliğe göre;

           
(2) Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.
(3) Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhâl gerekli tedbirleri alır.
(4)Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar.

Bu değişiklik ile, PVSK’nın sadece önleyici yetkileri düzenleyen bir Kanun olmadığı daha da net olarak ortaya çıkmakta ise de, burada asıl amaç, CMK ile kurulan bütünlüğü bozmadan, kolluk-C. Savcısı ilişkisini yeniden düzenlemektir.  PVSK’daki bu yeni düzenleme ile, adli kolluk yönetmeliğindeki düzenleme ve uygulamada oluşan yeni resim kanunlaştırılmakta, kolluk C. Savcısı ilişkisinde daha gerçekçi bir çözüm benimsenmektedir.  Bu yeni çözüme göre, kolluk;

Öncelikle, PVSK, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevlerini yerine getirirken, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.

İkinci olarak, bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen kolluk, bu bilginin doğruluğunu tetkik edecektir.

Üçüncü olarak, bilginin doğruluğunun anlaşılması halinde, olaya el koyacak, olay yerini gerekirse koruma altına alacak, suçun faillerini yakalayacak, el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet savcısına bildirecektir. Olay yerinden delil toplanması işlemi ancak C. Savcısının bilgisi ve emri doğrultusunda yapılacaktır.

Bu arada, kolluk, C. Savcısına sormadan, olay yerinde, kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ve bozulmaması için gerekli tedbirleri alır.

Diğer bir ifadeyle, kolluk, suç haberini alır almaz hemen suç soruşturmasını başlatmak ve atacağı adımları öğrenmek için C. Savcısını aramayacak, suç soruşturmasını belli aşamaya getirdikten sonra C: Savcısını arayacaktır.

Bu yeni durum, iki uç düşünce olan, CMUK döneminde uygulamanın benimsediği suç soruşturması bittikten sonra C. Savcısını bilgilendirme ile, kanun koyucunun yeni CMK’da istediği hemen soruşturmanın başında C. Savcısına ulaşma düşüncesine göre daha makul ve “orta” çözümdür.  Buna göre, kolluk, C: Savcısını ne çok geç ne de çok erken, soruşturmanın ortasına doğru, özellikle, kişilerin hak ve özgürlüklerine doğrudan müdahale aşamasında ve C. Savcısının hukuk bilgisine açık olarak ihtiyaç duyulduğu anda haberdar edecektir. Bu yeni durum, aynı zamanda, kaldırılan eski CMUK m.156’nın geri getirilmesi olmasa bile, bu uyuyan bir maddenin yeniden uyandırılmasıdır.  







3. Diğer Avrupa Konseyi Üyesi Ülkelerde Savcının Konumu

Genel olarak söylemek gerekirse,[2] diğer Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde de, C. Savcısı suç soruşturmasının kolluk tarafından hukuka uygun yürütülmesinin ve kolluğun kişi hak ve özgürlüklerine saygılı davranmasının garantörüdür.  Genel kanı, suçu çözme baskısı altında olan kolluğun, sonuca ulaşmak için, her zaman, yetkisini kötüye kullanma ve hukuk kurallarını çiğneme eğilimi içine girebileceği ve bu yönde bir tehlikesinin var olduğudur. C. Savcısı ise bunu önleyebilecek en önemli aktördür. 

Bu amaçla, Belçika, Fransa, Hollanda, Lüksemburg, Polonya, Portekiz, İspanya gibi birçok Avrupa Konseyi üyesi ülkede, C. Savcısı, suç soruşturmasını başlatma, suç soruşturmasının kapsamını belirleme, suç soruşturmasını bizzat yürütme veya suç soruşturması sırasında hazır bulunma gibi farklı yetkilerle donatılmıştır.

Bununla beraber, bir çok Avrupa Konseyi üyesi ülkede, uygulamada, C. Savcısı ciddi olaylar dışında soruşturmaya dahil olmamakta, soruşturmanın yönetimini ve yürütülmesini kolluğa bırakmaktadır. Ciddi olaylardan kast edilen ise suçun ağır cezalık olması ve kamu oyunca takip ediliyor olması veya suçun karmaşıklığı sebebiyle C. Savcısının bilgisine ihtiyaç duyulmasıdır. Bazen de, bazı yetkileri kullanma noktasında kolluğun yetkilendirilmemiş olması, yetkinin kullanılması için C. Savcısının onayının gerekmesi, C. Savcısının soruşturmayla ilgilenmesine sebebiyet vermektedir.

Bu istisnai durumlar dışında, suçların çoğunun soruşturması, C. Savcısının bilgisi veya bir  katkısı olmadan, kolluk tarafından tamamlanmaktadır. Uygulamanın bu şekilde şekillenmesinde, C. Savcısı sayısının yeterli olmaması, buna karşın, iş yükünün fazla olması, soruşturmanın teknik bir iş olması ve bu noktada gerekli bilgi ve teknolojinin kolluğun emrinde olması önemli rol oynamaktadır.   

Danimarka İzlanda ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde, mahalli seviyede, kolluk ve C. Savcılığı birimleri iç içe geçmiş durumda, birlikte suç soruşturmasını yürütmektedirler.  Emniyet müdürü kolluğun ve C. Savcısının amiri konumundadır.  Bu ülkelerde, bölge savcısı, kolluk ve C. Savcısının birlikte yürüttüğü soruşturmayı denetlemektedir.

Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Gürcistan, Estonya, Almanya, Macaristan, Hollanda, İsviçre gibi birçok ülkede, C. Savcısının soruşturmanın sahibi olması, soruşturmanın hukuka uygunluğunu denetleme yetkisini kullanması gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Çünkü, soruşturmada hukuka aykırı bir işlem gerekçeleştirilmesi halinde bunun sebebini ve nasıl gerçekleştiğini C. Savcısı açıklamak zorundadır.

Fakat, yukarıda açıklanan sebeplerle, uygulamada, bu ülkelerde de, C. Savcısı ancak ciddi suçlarda bu hukuka uygunluk denetimini gerçekleştirmektedir. Ciddi suçlarda C. Savcısının devreye girerek soruşturmayı denetlemesindeki amaç C. Savcısı seviyesinde soruşturmanın yürütüldüğünü göstererek kamu oyunu rahatlatmak ve ciddi bir insan hakları ihlali ile hukuka aykırı delil toplanmasına engel olmak ve neticede hukuka aykırı delilin kullanılmaması sonucu sanığın serbest bırakılmasının önüne geçmektir.

İngiltere, Galler ve İrlanda’da ise, kolluk, C. Savcısından bağımsız suç soruşturmasını yürütmektedir ve C. Savcısı ile herhangi bir şekilde temasa geçmek zorunda değildir. Bu ülkelerde, suç soruşturmasının hukuka uygun yürütülmesinden kolluk sorumludur.  Ancak, kolluk isterse, C. Savcısı ile temasa gerçek bazı kompleks olaylarda C. Savcısının görüşüne başvurabilirler. Yine, toplanan delillerin eksik olması veya hukuka aykırı olması halinde C. Savcısı dava açmayarak, kolluk üzerinde dolaylı bir denetim gerçekleştirebilir. 

Avusturya, İsveç, Finlandiya gibi bazı ülkelerde, kolluğun hukuka uygun soruşturma yürütmesi noktasında C. Savcısına herhangi bir rol verilmemiştir.  Bu ülkelerde, kolluğun yürüttüğü soruşturmayı hukuka uygun yürütmesinden bölge emniyet müdürlüğü veya emniyet genel müdürlüğü sorumlu tutulmuştur.   

Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde, genellikle, suç haberini alan kolluk, kendi yetkisini kullanarak suç soruşturmasını hemen başlatabilir. Suç haberini alan kolluğun, öncelikle C. Savcısı ile temasa geçerek görüşüne başvurma mecburiyeti getirilmesi istisnadır. Örneğin, Finlandiya’da, kolluğun, her olayda, C. Savcısı ile temasa geçerek C. Savcısının emri doğrultusunda soruşturmayı yürütmesi kanuni bir zorunluluktur.

Bununla beraber, Almanya’da, aynı mecburiyet sadece önemli olaylar için geçerlidir.  Macaristan’da ise, C. Savcısına soruşturmanın ne kadar daha devam ettirilmesi gerektiği ve yapılması gereken başka bir işlem olup olmadığı konusunda daha rahat karar verebilmesi için, kolluğa, attığı her adım hakkında C. Savcınsın bilgilendirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Sırbistan ve Makedonya’da da, kolluk suç soruşturması sırasında, atacağı her adım öncesi C. Savcısını bilgilendirmesi gerekmektedir. Hırvatistan, Danimarka, Hollanda, Slovakya, İspanya gibi bazı ülkelerde, kolluğun önemli olaylarda, hukuki yardım için C. Savcısı ile temasa geçmesi yerleşmiş bir uygulamadır.

Bununla beraber, genel olarak Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin çoğunda, C. Savcısının kendisinin doğrudan yürüttüğü soruşturmalarda, kolluğun C. Savcısını soruşturmanın  gidişi ile ilgili devamlı olarak bilgilendirmesi gerekir ve uygulamada bu şekildedir.

Soruşturmanın bitirilmesi halinde, bütün ülkelerde, dava açılması için yeterli delilin toplanıp toplanmadığının değerlendirilmesi ve dava açılması için, soruşturma dosyasının hemen C. Savcılığına gönderilmesi gerekir.  Soruşturmada hala eksikliklerin bulunduğunun tespiti halinde, C. Savcısı kolluğa emir vererek eksikliklerin tamamlanmasını isteyebilir.

Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin çoğunda, başarılı bir soruşturma için, atılması gereken adımlar ve yapılması gereken işlemler hakkında C. Savcısına istediği zaman kolluğa emir verme yetkisi ile donatılmıştır. Bu anlamda, C. Savcısı ile kolluk arasında altlık-üstlük ilişkisi söz konusudur. C. Savcısının kolluğa vereceği talimat soruşturmanın geneline ilişkin olabileceği gibi istisnaen özel olarak kullanılması gereken tekniklere yönelikte olabilir. Bu talimatlar yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir.  Kolluk, bu talimatları yerine getirmek zorundadır.

Belçika, Ermenistan, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Almanya, Macaristan, İtalya, Polonya, İspanya gibi birçok ülkede, C. Savcısı, dilediği zaman, soruşturmanın gittikçe büyüyüp karmaşık bir hal alması, failin bulunması noktasında kamu oyu baskısının artması gibi sebeplerle, soruşturmayı devralabilir ancak bitirmesi kolluğun yardımına bağlıdır. Buna karşılık, örneğin Norveç’te C. Savcısı zaten her zaman soruşturmanın içinde olduğu için soruşturmayı devralma ihtiyacı ortaya çıkmaz.

Finlandiya, Danimarka ve İsviçre gibi bazı ülkelerde, kolluğun işlediği suçlar doğrudan C. Savcısı tarafından soruşturulmaktadır. 

Fransa, Hollanda, UK, Belçika, Danimarka, Gürcistan, Macaristan, İzlanda Makedonya gibi ülkelerde, C. Savcısı, bazen belediye başkanı ile bir araya gelerek, hangi suçların öncelikle araştırılması gerektiği konusunda politika belirleyebilir.  İtalya ve Portekiz gibi ülkelerde ise, C. Savcısının suçlar arasında ayrım yaparak, kendine özgü bazı suçlara öncelik verme anlamına gelen suç soruşturma politikası geliştirmesi mümkün değildir. 

Bununla beraber, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Almanya ve İsviçre gibi kanunilik prensibi gereği her suçun hemen soruşturulması gereken bazı ülkelerde, C. Savcısı ve kolluk işbirliği içinde, daha önemli suçlara imkanları kanalize etmek için, önemli suçların soruşturulmasını sonraya bırakabilmektedir.

Avusturya, İzlanda, Portekiz Slovakya, Ukrayna gibi bir çok ülkede, kolluk, parmak izi alma, bilgi alma gibi bazı işlemleri C. Savcısının veya sulh hakiminin kararı olmadan yapılabilmektedir.  Yine, kolluk, bu ülkelerde, müşteri kılığına girerek uyuşturucu satıcısı ile ilişkiye girme, muhbir kullanma, örgüt içine sızma gibi soruşturma işlemlerini kolluk amirinin izni ile yapabilmektedir.  Finlandiya, Hollanda ve Slovakya’da ise, C. Savcısının veya kolluk amirinin emri ile gizli izleme yetkisi kullanılabilmektedir.

Almanya, Polonya, İtalya, Portekiz, İsveç, İsviçre gibi ülkelerde ise, postada elkoyma, telefon dinleme, gizli ajan kullanma gibi temel kişi hak ve özgürlüklerine ciddi müdahale niteliği taşıyan işlemlerin yapılması söz konusu olduğunda, kolluk, ya C. Savcısının yazılı emri yada sulh hakiminin kararı için C. Savcısı ile temasa geçmek zorundadır. Bu ülkelerde, hak ve özgürlüklere yönelik tehlike ne kadar büyükse, soruşturma sürecinde, kolluğun doğrudan kendi başına hareket etme kabiliyeti o kadar fazla sınırlandırılmıştır. 

Fakat, gecikmesinde sakınca olan hallerde, tehlikede olan hak ne kadar önemli olursa olsun, kolluk istediği yetkiyi kullanmakta, daha sonra, en kısa zamanda, kullanılan yetkinin hukuka uygunluğunun denetlenmesine imkan tanımak ve dolayısıyla devamı konusunda karar verilmek üzere, yapılan işlemi, C. Savcısının veya sulh hakiminin onayına sunmaktadır.  


4. Sonuç

Ülkemizdeki gibi C. Savcısının emrinde bir kolluk birimi şeklinde bir yapılanmada, kolluğun, hukuk kurallarına daha çok bağlı kalacağı, kişi hak ve özgürlüklerine daha çok saygılı davranacağı ve hukuka aykırı delil elde yöntemlerine başvurma ihtimalini daha az düşüneceğinde şüphe yoktur.

Fakat, C. Savcısının, suç soruşturmasını  denetleyen ve istediği zaman soruşturmaya müdahale edebilen pozisyonundan alınıp, suç ayrımı gözetmeden, her soruşturmayı yöneten “amir” konumuna, kolluğun ise C. Savcısının bilgisi ve emri olmadan hareket edemez hale getirilmesi, yukarıda anlatılan diğer başka birçok sakıncanın yanında, öncelikle suç soruşturmasının etkin yürütülmesine zarar verecektir. Bu da, neticede, kamu düzeninin sağlanmasını güçleştirecektir.

Dolayısıyla, burada, tehlikede olan, kolluğun veya C. Savcısının menfaatleri değildir. Diğer bir ifade ile, tartışma, polisi veya C. Savcısını güçlü kılma tartışması değildir. Tartışma, kolluk C. Savcısı ilişkisini iyi bir şekilde kurgulayarak, suç soruşturmasının nasıl daha etkin, hızlı ve hukuka uygun yürütülmesinin mümkün olabileceği arayışı üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Bu açıdan bakıldığında ise, PVSK değişiklikleri sonrası, C. Savcısına sunulan yeni konum daha gerçekçi ve ideale yakındır 

Yeni CMK’nın yapmaya çalıştığı anlamda, kolluğun C. Savcının emrine sokularak C.Savcısının bilgisi ve emri dışında hareket etmesinin önüne geçilmesine yönelik bir çaba diğer Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde göze çarpmamaktadır.

Dolayısıyla, bir çok alanda olduğu gibi, bu alanda da, kanun koyucunun, CMK sürecinde Türk hukukunu AB yasaları ile uyumlu hale getirme çabası içinde olduğu söylemi havada kalmaktadır. Bu nedenle, bizim konumuz açısından da, yapılanı veya yapılmak isteneni, “kendi kültürümüze uygun bir C. Savcısı konumu oluşturma çabası” olarak yorumlamak daha doğru olacaktır.   








* Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, mberyilmaz@yahoo.com

[1] CMK’a göre, adli kolluk görevlisi, adli kolluk sorumlusu ve adli kolluk amirinin tanımlanması sorunu  hakkında bkz.,   Eryılmaz, M. Bedri,  “Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kolluk; Adli Kolluk Amirleri, Sorumluları ve Görevlilerinin Belirlenmesi”, Ankara Barosu Dergisi, 2007, 65/1, s.110 vd.

[2] Bu bölümde verilen bilgiler genel olarak, Budapeşte de, 29-31 Mayıs 2005 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen ve Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde kolluk-C. Savcısı ilişkisini irdeleyen  konferansta açıklanan görüşlere dayanmaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder